Tag

Slider

Browsing

Akkuyu Nükleer Güç Santrali Anlaşmasının Temel
Esasları

12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanan “Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma”, Akkuyu Nükleer AŞ’nin IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ ile olan anlaşmayı feshetmesi üzerine[1] son günlerde gündemde üst sıralarda yer buldu. Başka bir inceleme konusu olabilecek feshin hukuki boyutu ilerleyen süreçte netleşecek olup, yazımızda 2010 yılında yapılan adı geçen milletlerarası anlaşmanın (Anlaşma) esasları hakkında kısaca bilgi verilmeye çalışılacaktır.

6 Ekim 2010 tarih ve 27721 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan anlaşmada[2] taraflar, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu Hükümetidir. Anlaşmanın tanımlar kısmında ve geri kalanında da taraflardan Türk tarafı ve Rus tarafı olarak bahsedilmektedir.

Anlaşmada Türk ve Rus kuruluşları, her bir ilgili taraf için, “Yetkili Makamı tarafından ilgili amaca matuf olarak yetkilendirilen ilgili devletinin kontrolündeki herhangi bir kuruluş” olarak; Rosatom ise, “Rusya Federasyonu Devlet Atom Enerjisi Kuruluşu” olarak tanımlanmıştır.

Sözleşmenin 4. Maddesine baktığımızda ise Yetkili Makamların Türk tarafı adına Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Rus tarafı adına ise Rosatom olduğu ifade edilmiş; anlaşmada öngörülen işbirliğinin Yetkili Makamlara ek olarak, Türk Kuruluşları ve Rus Kuruluşları tarafından yürütüleceği ifade edilmiştir.

Elektrik Satın Alma Anlaşması (ESA) ise,  NGS (Nükleer Güç Santrali) tarafından üretilen elektriğin alımı ve satışına ilişkin Proje Şirketi ve (o dönem için) Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ) arasındaki anlaşma olarak tanımlanmıştır.

Tanımlar kısmında Projenin, “saha incelemeleri, tasarım, inşaat, hizmete alma ve tüm işletme ömrü boyunca işletme, atık yönetimi ve sökümü de kapsamak üzere, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla, Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi” olarak; Proje Şirketinin ise   “NGS’nin işletilmesi de dahil, ancak bununla sınırlı olmamak kaydıyla, projenin yürütülmesi amacıyla kurulan anonim şirket” şeklinde tanımlandığı ve adı geçenlerin Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına tabi olduğunun ifade edildiği görülmektedir.

Bu kapsamda 13 Aralık 2010’da, anlaşmanın koşulları uyarınca Rus tarafı, Türkiye Cumhuriyeti’nde “Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi” proje şirketini kurmuştur.[3] Adı geçen ilişkin esaslar anlaşmanın 5. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Proje Şirketi;

  • NGS tarafından üretilen elektrik de dahil olmak üzere, NGS’nin sahibidir;
  • Rus Yetkili Kuruluşlarının Proje Şirketi’ndeki toplam payları, hiçbir zaman %51’den az olamaz;
  • Proje Şirketinin şirket yönetimine ilişkin konular, ulusal güvenlik ve ekonomi konularında ulusal çıkarların korunması amacıyla Türk Tarafının rızasına tabidir.
  • Proje Şirketi’nin başarısızlığı halinde, Proje Şirketinin Anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirecek halefinin kim olacağını ise Rus Tarafı belirleyecektir. 
  • Toplam 4 üniteden oluşan her bir güç ünitesi için Elektrik Satın Alma Sözleşmesinin sona ermesini takiben, her bir Güç Ünitesinin ticari işletmeye giriş tarihinden en erken 15 yıl sonra olmak üzere Proje Şirketi, NGS ömrü boyunca Türk Tarafına yıllık bazda kendi net kârının % 20’sini verecektir.

Proje Şirketini olarak bahsedilen Akkuyu Nükleer A.Ş.’nin hissedarları, Rusya Federasyonu Hükümetinin ilgili kararnamesiyle yetkilendirilen şirketler olup, aşağıdaki tablodaki gibidir[4]:

Şekil-1

                                                             

Anlaşma koşullarına göre Rus tarafı, proje hisselerinin en fazla %49’unu diğer yatırımcılara satma hakkına sahiptir. %49 hissenin tamamı ya da daha düşük bir oranı tek yatırımcı veya birkaç şirket tarafından alınabilir. Projenin uygulanmasına ilişkin Anlaşma uyarınca, yatırımcıların projeye girebilmelerinin mutlak koşulu, Türk tarafınca onaylanmalarıdır.[5]

Akkuyu NGS inşaat projesi, dünyada ‘Yap, İşlet, Sahip Ol’ modeliyle inşa edilen ilk NGS projesidir. Anlaşma kapsamında şirket, santralin tasarımı, yapımı, bakımı, işletmeye alımı ve işletmeden çıkarılması gibi yükümlülükleri üstlenmektedir.
Projenin toplam maliyeti, 20 milyar ABD doları seviyesindedir. [6]

Anlaşmanın 7. maddesinde “Türk Tarafı, sahayı mevcut lisansı ve mevcut altyapısı ile birlikte bedelsiz olarak, NGS’nin söküm sürecinin sonuna kadar Proje Şirketi’ne tahsis eder. Santralin kurulacağı ve Türk devletine ait ilave arazi de Proje Şirketi’ne bedelsiz olarak tahsis edilir.” denilmektedir.

Anlaşmanın 10. Maddesine göre, “TETAŞ, Proje Şirketi’nden, ESA’da belirtildiği şekilde, NGS’de üretilmesi planlanan elektriğin -Ünite 1 ve Ünite 2 için % 70’ine ve Ünite 3 ve Ünite 4 için % 30’una tekabül eden sabit miktarlarını her bir güç ünitesinin ticari işletmeye alınma tarihinden itibaren” olmak üzere Türkiye nükleer enerjiden elde edeceği kilovatsaat başına 12,35 ABD senti ağırlıklı ortalama fiyattan (Katma Değer Vergisi dahil değildir) satın almayı 15 yıl boyunca kabul ve garanti etmiş bulunmaktadır. Bu taahhüt 2036 yılına kadar olup, sonrasında güncel piyasa koşullarına göre revize edileceği kararlaştırılmıştır.[7] Yine aynı madde hükmünce Proje Şirketi, yukarıda bahsedilen oranlardan arta kalan orandaki elektriği kendisi veya enerji perakende tedarikçileri vasıtasıyla serbest elektrik piyasasında satacaktır.

Anlaşmanın 12. Maddesi uyarınca, “Nükleer Yakıt, Proje Şirketi ve tedarikçiler arasında yapılan uzun dönemli anlaşmalar bazında tedarikçilerden temin edilir. Proje Şirketi, NGS’nin sökümü ve atık yönetiminden sorumludur.”

Anlaşmanın 13. Maddesine göre, “Proje ile ilgili herhangi bir sözleşmede aksi belirtilmedikçe, Proje’nin gerçekleştirilmesine ilişkin kullanılan veya oluşturulan fikri mülkiyete ilişkin tüm haklar; Proje Şirketi tarafından Proje’nin uygulanması amacıyla Proje Şirketine bu tür bir fikri mülkiyet hakkının kullanımı için lisans verecek olan Rosatom’a aittir.”; “Projeye ilişkin ortaklaşa geliştirilen tüm bilgiler, Tarafların rızasının mevcut olduğu ve projenin uygulanması için böyle bir ifşanın gerekli olduğu durumlar hariç, üçüncü taraflara ifşa edilmez.”

Anlaşmanın 15. Maddesi ile ise başlığından da anlaşılacağı üzere Uluslararası Nükleer Çerçevenin çizildiği görülmektedir. Bu kapsamda “Anlaşma kapsamında alınan nükleer maddeler, ekipmanlar, nükleer olmayan özel maddeler ve bunlarla ilgili teknolojiler ve bunlara ilaveten bunlardan veya bunların kullanımı sonucunda üretilen nükleer ve nükleer olmayan özel maddeler ve ekipmanlar; nükleer silahlar ve başka nükleer patlayıcılar imal etmek veya herhangi bir askeri amaca ulaşmak için kullanılmayacaktır.”

Anlaşmanın 16. Maddesinde düzenlenen Anlaşmadan doğan üçüncü kişi zararına ilişkin Nükleer Sorumluluk, Türkiye’nin taraf olduğu veya olacağı uluslararası anlaşmaların şartlarına ve Türk mevzuatına bağlanmıştır. Anlaşma olası bir kazadan oluşacak üçüncü ülke zararlarının sorumluluğunu Türkiye’ye yüklemiştir.[8]

Madde 17 ile ise uyuşmazlıkların ne şekilde çözüleceği detaylandırılmıştır. Burada kısaca;

  • Taraflarca öncelikle müzakere yoluna gidileceği;
  • Uyuşmazlık, müzakerelerin başlangıç tarihinden itibaren altı ay içerisinde bu yolla çözülmezse; uyuşmazlığın Taraflardan birinin talebi üzerine Tahkim Kuruluna götürüleceği;
  • Tahkim Kurulunun kararını oy çokluğu ile alacağını ve bu kararın her iki Taraf için de nihai ve bağlayıcı olduğu ifade edilmiştir.

18. Maddeye göre Anlaşma, NGS’nin sökümünün tamamlanmasına kadar geçerli olacaktır. Taraflar, bir yıl önceden karşılıklı bildirim yoluyla işbu Anlaşmayı her an feshedebilecek olup; fesih, bu zaman diliminden önce başlanmış ve fesih tarihinde tamamlanamayan programların veya projelerin uygulanmasını etkilemeyecektir.

Avukat Gülcan TIRAŞ



[1] https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/akkuyu-nukleer-as-tsm-enerji-insaat-sanayi-limited-sirketi-ile-sozlesme-imzaladi/2649366 (Erişim Tarihi: 04.08.2022)

[2] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2010/10/20101006-6.htm (E.T. : 04.08.2022)- Sözleşme maddelerinin alıntıları bu linkten yapılmış olup, bundan sonrası için mükerrer dipnot verilmemiştir.

[3] http://www.akkunpp.com/ (E.T. : 04.08.2022)

[4] http://www.akkuyu.com/sirketin-tarihcesi (E.T. : 05.08.2022)

[5] http://www.akkuyu.com/sirketin-tarihcesi (E.T. : 05.08.2022)

[6] http://www.akkuyu.com/index.php (E.T. 05.08.2022)

[7] GÜNEŞLİ Hazal Özlem, Nükleer Santralin Türkiye Ekonomisi Açısından Fayda ve Maliyetleri, Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı İktisat Teorisi Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2019, Sf. 56. 

[8] MERCAN Kadir, Türkiye için Nükleer Enerjinin Gerekliliği, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Uluslararası İlişkiler Ve Küreselleşme Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2011, Sf. 57. 


Bu makale 05.08.2022 tarihinde hukukihaber.net sitesinde yayımlanmıştır. Link: https://www.hukukihaber.net/makale/akkuyu-nukleer-guc-santrali-anlasmasinin-temel-esaslari-h448747.html

Rekabet Kurulu’nun ARNICA Kararı

A. Genel Bilgiler:

Arnica Pazarlama A.Ş.’nin (Arnica), yetkili satıcılarının internet aracılığıyla satış yapmasını engellemek, internet satış fiyatlarına müdahale etmek ve bölge veya müşterilere ilişkin kısıtlamalar getirmek suretiyle 4054 S. RKHK m. 4’ü ihlal edip etmediğinin tespitine yönelik olarak Rekabet Kurulunun 04.03.2021 tarih ve 21-11/146-M sayılı kararı ile açılan soruşturma uzlaşma ile sonuçlandırıldı.[1]

Yapılan soruşturmanın çıkış noktasında “Arnica satış temsilcisinin, çevrim içi pazaryerlerinde ve kendi e-ticaret sitesinde satış yapan şikayetçiyi arayarak fiyatının düşük olduğunu ve yükseltmesi gerektiğini ilettiği, şikayetçinin Arnica’nın ürün vermeyeceği düşüncesi ile ürünün fiyatını istemeyerek yükseltmek zorunda kaldığı, yapılan WhatsApp görüşmesi neticesinde Arnica satış temsilcisi tarafından şikayetçiye yeni fiyat listesinin gönderildiği, devamında ise şikayetçinin fiyatı güncellemediğine dair uyarı yapıldığı[2]” iddiasının olduğu anlaşılmaktadır.

Soruşturma açılmasına yapılan ön araştırma neticesinde hazırlanan raporla karar verildiği görülmektedir. Soruşturma aşamasında Arnica’nın ilk yazılı savunmasının alınmasına müteakip, adı geçen firma tarafından 10.06.2021 tarih ve 18491 sayı ile taahhüt ve uzlaşma başvurusunda bulunulmuşsa da taahhüt sunma talebi Kurul tarafından “ilgili rekabet sorunlarının açık ve ağır ihlal olarak değerlendirilebilecek eylemlere ilişkin olması nedeniyle” reddedilmiş ve uzlaşma görüşmelerine başlanmıştır.

Bilindiği üzere Taahhüt uygulaması tarafların talebi ile başlar; gönüllülük esastır; ön araştırma veya soruşturma aşamasında süresi içerisinde verilebilecektir. Taahhüt ile kapatma kararında ihlal tespiti yapılmadığı gibi; taahhüt, ihlalin kabulü anlamına da gelmeyecektir. [3] Taahhüt, karteller dışındaki ihlaller bakımından Kurul tarafından yapılan incelemelerde yaptırım uygulanmaksızın sürecin sonlandırılması imkanını tanır.[4] Burada dikkat edilmesi gereken husus taahhüdün açık ve ağır olmayan bakımından uygulanabilir olduğudur. Kurul, taahhüt sunma talebini bu yönden reddettiğini Karar metninde açıkça ifade etmiş olup, Kurul’un tüm ihlaller bakımından uygulanabilirliği olan uzlaşma usulünün tatbiki için sürecin başlatılmasına karar verdiği anlaşılmıştır.

Raportör görüşünde Arnica’nın yeniden satıcılarının satış fiyatının tespit edilmesine yönelik davranışlarının 4054 S.RKHK m.4’ü ihlal ettiği[5] ve yürütülen soruşturmanın uzlaşma ile neticelendirilebileceği kanaatine varıldığı görülmektedir.

B. Pazar bilgileri:

Kararda;

Küçük ev aletleri sektöründe faaliyet göstermekte olan Arnica’ın temelde perakende bayi, toptan bayi ve internet olmak üzere sınıflandırdığı dağıtım kanallarının:

-Geleneksel nitelikteki mağazalar/ yerel bayiler

-Yerel zincir mağazaları

-E- Ticaret platformları

-Teknoloji mağazaları

-Hipermarketler

Olarak şekillendiği görülmüştür.

  • Küçük ev aletleri pazarında pazar payı açısından liderliğin Philips’te olduğu, lidere en yakın firmanın ise Arçelik olduğu; bu pazarın çok oyunculu ve yoğunlaşmamış olduğu ifade edilmiştir.

-4054 S. RKHK m.5 ile firmaların yapacağı dikey anlaşmalarda belirli koşulları sağlaması halinde aynı kanunun 4. Maddesindeki yasaklamadan muaf tutulabileceği açıktır[6]. 2002/2 Sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Tebliğ’de (Dikey Tebliğ) grup muafiyeti, sağlayıcının anlaşmaya konu ilgili pazardaki pazar payının %40’ı aşmaması durumunda uygulanması şartına bağlanmıştır.[7]

C. Arnica Hakkındaki Deliller:

  1. Arnica Bayilik Sözleşmesinin incelendiği, sözleşmenin temel olarak bayilerin belirli bir fiyatın altında satış yapamayacağına yönelik düzenlemeler içerdiği ifade edilmiştir.

Sözleşmede “tavsiye fiyat” ifadesi kullanılmasına karşın, bu ifadenin aslında Arnica tarafından belirlenen “asgari fiyat” olduğu; bu kısıtlamaya aykırı hareket eden bayilerin tazminat gibi yaptırımlarla karşı karşıya kalacağı ifade edilmiştir.

Bununla birlikte bayinin beraber satış yaptığı kişi ve kurumlar tarafından bu fiyatın altında satış yapıldığının öğrenilmesi halinde, Arnica’nın artık bu bayiye bahsi geçenlere satış yapmayı durdurması şeklinde bir yükümlülük yüklediği ve bunu da yaptırıma bağladığı kararda ilgili sözleşme maddeleri eklenmek suretiyle ifade edilmiştir.

Kararda söz konusu sözleşme maddelerinin Arnica’nın hem yeniden satış fiyatlarını hem de bayilerin yeniden satışları kimlere yapacağını/ yapamayacağını içeren müdahale olduğu belirtilmiştir[8].

  • Yerinde inceleme sırasında Arnica Genel Müdürünün gerek bayilerle gerekse firmadaki çeşitli düzey ve pozisyonlardaki çalışanlarla yaptığı Whatsapp grup/bireysel yazışmalarında, bayilerin uyguladıkları fiyatlar konusunda sürekli olarak takip edildiği ve asgari satış fiyatının altındaki bayileri uyarıldığı, bu takibin e-ticaret platformlarından, fiyat karşılaştırma sitelerinden alınan ekran görüntülerinin alınarak bayilerin tespiti suretiyle yapıldığı; fiyat düzeltmesi yapılmaması halinde ilgili sitelerde ürünlerin satışa kapattırıldığı hususlarının tespit edildiği ifade edilmiştir.
  • Arnica bayisi olmayan internet satıcılarının benzer şekilde takip edildiği; düşük fiyatlı ürünün Arnica’nın satın almak suretiyle, ürün kodundan satıcının ürünü aldığı bayinin tespitini yaptıkları hususu kararda yer almıştır.

Arnica tarafından satış fiyatlarının düşmesine yol açabilecek nitelikteki alım miktarlarının da kontrol edildiği, piyasada fazla ürün bulunmasının önüne geçilmeye çalışıldığı; internet satışlarına ek olarak fiziksel bayilere yapılan ziyaretlerde yapılan fotoğraflı tespitler üzerine ve/veya kampanya SMS’lerinin takip edilmesi suretiyle de satış fiyatların kontrol edilmeye çalışıldığı hususu karara esas raporda yer almıştır.

İzah edilen müdahalelerin sonuç vermemesi durumunda bayilerin verdiği siparişlerin iptali, ürün sevkiyatının durdurulması, mal vermeme gibi yaptırımlarla karşı karşıya kaldıkları ifade edilmiştir.

Arnica’nın yeniden satış fiyatına yönelik müdahalelerine ek olarak, zaman zaman internet üzerinden satış yapılmasını yasakladığı da kararda tespit edilen hususlar arasındadır.

D. Hukuki Dayanak ve Değerlendirme:

  • Dikey Anlaşmalara İlişkin Tebliğ’in 4. Maddesinde hangi tür sınırlamaların dikey anlaşmayı grup muafiyeti sınırları dışına çıkarabileceği belirtilmiştir. Alıcının kendi satış fiyatını belirleme serbestisinin engellenmesi[9]; perakende seviyesinde faaliyet gösteren sistem üyelerinin son kullanıcılara yapacağı aktif/pasif satışların kısıtlanması halleri Dikey Tebliğde bunlar arasında sayılmıştır[10].
  • Sağlayıcı teşebbüsler, akdedilen dikey anlaşmaya koydukları açık hükümlerle veya dolaylı yoldan satış fiyatını belirleme yoluna gidebilmektedirler. Alıcının kâr marjının belirlenmesi, tavsiye fiyat niteliğinde ilan edilmiş bir fiyat seviyesinden alıcının uygulayabileceği indirim oranının en üst seviyesinin belirlenmesi, alıcıya tavsiye edilen fiyatlara uyduğu oranda kendisine ilave indirimler uygulanması ya da bu fiyatlara uymaması durumunda teslimatların geciktirilmesi, askıya alınması veya anlaşmanın sona erdirilmesi şeklinde alıcının tehdit edilmesi ya da fiilen bu tür cezai yaptırımların uygulanması yeniden satış fiyatının dolaylı yoldan belirlenmesine örnek olarak verilebilir. Bu tür yeniden satış fiyatının dolaylı yoldan belirlenmesi uygulamaları da Tebliğ’in 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındadır[11]
  • Sağlayıcı teşebbüsler akdetmiş oldukları dikey anlaşmalara açık hüküm koymak suretiyle alıcının satış fiyatını doğrudan belirlemelerinin yanı sıra, aynı ihlali değişik uygulamalar vasıtasıyla dolaylı yollarla da gerçekleştirebilmektedirler. Alıcının kâr marjının belirlenmesi, tavsiye fiyat niteliğinde ilan edilmiş bir fiyat seviyesinden alıcının uygulayabileceği indirim oranının en üst seviyesinin belirlenmesi, alıcıya tavsiye edilen fiyatlara uyduğu oranda kendisine ilave indirimler uygulanması ya da bu fiyatlara uymaması durumunda teslimatların geciktirilmesi, askıya alınması veya anlaşmanın sona erdirilmesi şeklinde alıcının tehdit edilmesi ya da fiilen bu tür cezai yaptırımların uygulanması yeniden satış fiyatının dolaylı yoldan belirlenmesine örnek olarak verilebilir. Bu tür yeniden satış fiyatının dolaylı yoldan belirlenmesi uygulamaları da Tebliğ’in 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındadır[12]
  • Bir sağlayıcının, dağıtıcıların/bayilerin/alıcıların kendi internet siteleri üzerinden satış yapmalarını kısıtlaması bir tür pasif satış kısıtlaması niteliğindedir. Bu bağlamda, tüketicilerin bayiye ait siteyi ziyaret etmesi ve bayi ile iletişime geçmesi veya tüketicilerin bayi tarafından otomatik olarak bilgilendirilmeyi talep etmiş olması vesilesiyle gerçekleşen satışlar pasif satışlardır. Prensip olarak her bayi, internet üzerinden satış yapabilme hakkına sahip olmalıdır. Pasif satışlar kapsamında ele alınan internet satışlarına yönelik özellikle tebliğde örnek olarak yer alan sınırlamalar, inceleme konusu dikey anlaşmayı grup muafiyeti kapsamı dışına çıkaracaktır[13]
  • Tebliğ’in 4. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtildiği üzere, seçici dağıtım sistemi üyelerine son kullanıcılara yapılacak satışlar bakımından aktif veya pasif satış yasağı getirilememektedir. Seçici dağıtım sistemi üyesi alıcılar, internet kanalı da dâhil olmak üzere, diledikleri bölgedeki son kullanıcıya aktif veya pasif satış yapabilirler. Ancak, sistem üyesi bir alıcının faaliyetlerini sürdürdüğü satış noktasının yerini değiştirmesi veya yeni bir satış noktası açması sağlayıcı tarafından engellenebilir. Seçici dağıtım sisteminde, satış noktasının fiziki özellikleri dağıtım sisteminin başarısını etkileyen en önemli unsurdur. Ancak, sistem üyesi bir alıcının internet satışları için internet sitesi açması, yeni bir fiziki satış noktası açmak olarak kabul edilmeyecektir. Seçici dağıtım sistemini kısmen de olsa rekabete açan diğer düzenleme Tebliğ’in 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yapılmıştır. Buna göre, dağıtım sistemi olarak seçici dağıtım sistemini tercih eden teşebbüsler, sistem üyesi alıcılara tek elden satın alma yükümlülüğü getiremez. Başka bir ifadeyle, sistem üyelerinin ürünleri sağlayıcıdan alma zorunlulukları bulunmamaktadır; sistem üyelerinin, ürünleri diğer üye teşebbüslerden alabilmeleri engellenemez[15].
  • Aktif ya da pasif satış olmasından bağımsız olarak Arnica’nın uyguladığı internet satış yasakları Dikey tebliğ kapsamında grup muafiyetinden yararlanamayan ağır sınırlama niteliği taşır. Dikey Kılavuz paragraf 28’de seçici dağıtım sistemleri bünyesinde dahi olsa, internet satışlarının amacının dağıtıcının internet üzerinden satışını ve fiyat rekabetini engellemek olamayacağı belirtilmiştir[14].
  • Arnica tarafından getirilen dikey kısıtlamaların temel amacının yeniden satış fiyatı belirlemek suretiyle bayilerin fiyat rekabetini engellemek olduğu sonucuna ulaşılmaktadır[16].
  • E. Sonuç:

4054 S. RKHK m. 16/3’e göre; bu kanunun 4. Maddesinin ihlali halinde firmanın madde metnindeki esaslara göre saptanacak olan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde onuna kadar idari para cezası verileceği öngörülmüştür[17].

Kararda Arnica’nın eylemlerinin, satıcıların yeniden satış fiyatını belirleme stratejisi çerçevesinde şekillenen, bütünlük ve süreklilik arz eden; aynı piyasada cereyan eden, nitelik ve kronolojik süreç bakımından tek bir ihlal olarak değerlendirildiği ifade edilmiştir. Ceza Yönetmeliğine göre değerlendirme de bu bağlamda yapılmış ve ağırlaştırıcı unsur da tespit edilmemiştir[18].

Arnica’nın 4054 S. RKHK m.4’ü ihlal ettiğini kabulle uzlaşma talep ettiği; uzlaşmanın düzenlendiği 4054 S. RKHK m.43/7’ye göre uzlaşma halinde idari para cezasının %25’e kadar indirilebileceği öngörülmüş olup, Arnica’ya verilen idari para cezası için bu indirim uygulandığı; dolayısıyla Kurul tarafından hesaplanan 2020 yılı gayrisafi gelirleri üzerinden Arnica’ya 2.469.756,14-TL idari para cezası verilerek soruşturmanın neticelendirildiği görülmüştür.


[1] https://www.rekabet.gov.tr/Karar?kararId=c61ff347-a85a-477f-aed1-892964ebd93f

[2] https://www.rekabet.gov.tr/Karar?kararId=c61ff347-a85a-477f-aed1-892964ebd93f

[3] Rekabet Hukuku Dersleri, Prof. Dr. İ. Yılmaz ASLAN, Ekin, 2021, S. 385

[4] Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da Yapılan 2020 Yılı Değişiklikleri: Nedenleri, Kapsamı ve Olası Etkileri, Editör: Kerem Cem SANLI, On İki Levha Yayıncılık, Ocak 2022, S.260,288 (Rekabet İhlallerini Cezasız Sonuçlandırmaya Yönelik Bir Mekanizma: Taahhüt, Av. M. Haluk ARI)

[5]Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve KararlarMadde 4- Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır. Bu haller, özellikle şunlardır: a) Mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kâr gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tespit edilmesi…” https://www.rekabet.gov.tr/tr/Sayfa/Mevzuat/4054-sayili-kanun

[6] Madde 5- (Değişik fıkra: 16.06.2020-7246/1. Md)Aşağıda belirtilen şartların tamamının varlığı halinde,teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararları 4 üncü madde hükümlerinin uygulanmasından muaftır: a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması, b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması, c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması, d) Rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması… Kurul, birinci fıkrada gösterilen şartların gerçekleşmesi halinde, belirli konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınmasını sağlayan ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarabilir.”

[7] Tebliğin 2. Maddesinde R.G.-05.11.2021/31650 ile yapılan değişiklikle belirtilen pazar payı sınırının %30 olarak revize edildiği görülmektedir.

[8] Karar I.3.2.1 Paragraf 50 vd.

[9]  “Şu kadar ki; taraflardan herhangi birinin baskısı veya teşvik etmesi sonucu sabit veya asgari satış fiyatına dönüşmemesi koşuluyla, sağlayıcının azami satış fiyatını belirlemesi veya satış fiyatını tavsiye etmesi mümkündür.”

[10] “b) Aşağıdaki haller dışında, alıcının sözleşme konusu mal veya hizmetleri satacağı bölge veya müşterilere ilişkin kısıtlamalar getirilmesi.

1) Alıcının müşterilerince yapılacak satışları kapsamaması kaydıyla, sağlayıcı tarafından kendisine veya bir alıcıya tahsis edilmiş münhasır bir bölgeye ya da münhasır müşteri grubuna yapılacak aktif satışların kısıtlanması,

2) Toptancı seviyesinde faaliyet gösteren alıcının son kullanıcılara yönelik satışlarının kısıtlanması 3) Bir seçici dağıtım sistemi üyelerinin yetkili olmayan dağıtıcılara satış yapmalarının kısıtlanması, 4) Birleştirilmek amacıyla tedarik edilen parçaların söz konusu olması halinde, alıcının bunları üretici konumundaki sağlayıcının rakiplerine satmasının kısıtlanması.c) Seçici dağıtım sisteminde, bir sistem üyesinin yetkili olmadığı yerde faaliyet göstermesinin yasaklanması hakkı saklı kalmak kaydıyla, perakende seviyesinde faaliyet gösteren sistem üyelerinin son kullanıcılara yapacakları aktif veya pasif satışların kısıtlanması…”

[11] Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz, 17. Paragraf,

https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/kilavuzlar/dikeykilavuz2018-20180330155908926.pdf

[12] Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz, 18. Paragraf

[13] Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz, 25. Paragraf

[14] Karar, Paragraf 69

[15] Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz, 36. Paragraf

[16] Karar, Paragraf 70.

[17] “Bu Kanunun 4, 6 ve 7 nci maddelerinde yasaklanmış davranışlarda bulunanlara, ceza verilecek teşebbüs ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin nihai karardan bir önceki mali yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa nihai karar tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde onuna kadar idarî para cezası verilir.”

[18]Madde 4 – (1) Teşebbüs ile teşebbüs birliklerine veya bu birliklerin üyelerine verilecek para cezası belirlenirken;  a) Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesi çerçevesinde temel para cezası hesaplanır. Temel para cezası, Kanunun 4 üncü veya 6 ncı maddelerinde yasaklanmış, piyasa, nitelik ve kronolojik süreç olarak birden fazla bağımsız davranışın saptanması halinde, her bir davranış için ayrı ayrı hesaplanır…” vd. 

Beypazarı İçecek ve Kınık Maden Suları Kararı

(14.04.2022 tarihli ve 22-17/283-128 sayılı ve 18.05.2022 tarihli ve 22-23/379-158 sayılı kararlar)

Karara esas soruşturma Beypazarı İçecek Pazarlama Dağıtım Ambalaj Turizm Petrol İnşaat Sanayi ve Ticaret ve Kınık Maden Suları AŞ’nin “Doğal mineralli su pazarında birbirleriyle güncel ve geleceğe dönük fiyat bilgilerine, fiyat değişim tarihlerine, zamlı fiyatlara ilişkin bilgi değişiminde bulunmak suretiyle” 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal edip etmediklerinin tespitine yönelik olarak yürütüldü.

Soruşturmada[1];

  1. Kınık Maden Suları AŞ’nin rakip teşebbüsle güncel ve geleceğe dönük fiyat bilgilerine, fiyat değişim tarihlerine, zamlı fiyatlara ilişkin bilgi değişiminde bulunularak fiyat tespit etmek ve dolayısıyla kartel kurmak suretiyle 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiğine,
  2. Beypazarı İçecek Pazarlama Dağıtım Ambalaj Turizm Petrol İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’nin rakip teşebbüsle güncel ve geleceğe dönük fiyat bilgilerine, fiyat değişim tarihlerine, zamlı fiyatlara ilişkin bilgi değişiminde bulunarak fiyat tespit etmek ve dolayısıyla kartel kurmak suretiyle 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiğine karar verildiği,
  3. Her iki teşebbüs için ayrı ayrı değerlendirilip karara bağlanmak suretiyle, RKHK m.16/3 ile Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar İle Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmelik m. 5/1-a, m. 5/2, m. 5/3-a ile m. 7/1 uyarınca idari para cezasına çaptırıldığı,
  4. Soruşturmada her iki taraf için de ayrı ayrı sunulan metinlerin Rekabet Kurulunun 14.04.2022 tarihli ve 22-17/283-128 sayılı ve 18.05.2022 tarihli ve 22-23/379-158 sayılı kararları ile kabul edilmesiyle birlikte, 2020 yılında 4054 S. RKHK m. 43’te yapılan değişiklikle mevzuata dahil olan uzlaşma müessesinin dolayısıyla verilen cezalar üzerinden belirli oranlarda indirimin uygulandığı,
  5. Diğer yandan, her iki teşebbüs bakımından da Kartellerin Ortaya Çıkarılması Amacıyla Aktif İş birliği Yapılmasına Dair Yönetmelik m.5 ilgili fıkra ve bentleri uyarınca da cezada farklı tutarlarda indirim uygulandığı görülmektedir.

2020 yılında yukarıda zikredilen değişiklikle mevzuata giren uzlaşma usulünün uygulanması kapsamında Kurul tarafların talebi üzerine veya resen bu süreci başlatabilmektedir.

RKHK’ da açıkça tanımlanmayan “uzlaşma” kavramı, Uzlaşma Yönetmeliği’nin 3. maddesinde “ihlalin varlığı ile kapsamını kabul eden taraflara verilecek idari para cezasında indirim uygulanarak soruşturmanın nihai kararla sonlandırılması usulü” olarak ifade edilmiştir. RKHK gerekçesine paralel şekilde; uzlaşma ile öncelikle rekabet otoriteleri açısından usul ekonomisinin sağlanması ve kamu kaynaklarının etkin kullanılması amacına hizmet etmesi nedeniyle yarar sağlanmaktadır. Teşebbüsler açısından ise, cezalarda indirim yapılmasının yanında, dış danışman maliyeti, itibar kaybı, ticari sırların soruşturma süresi boyunca ortaya çıkması gibi olumsuzlukların asgari düzeye indirilmesi avantajlarını getirmektedir.[2]

Özetle, ayrım yapılmaksızın tüm ihlaller bakımında uygulanabilecek uzlaşma usulü, soruşturma raporunun tebliğine kadar taraflarca ihlalin kabulünün bildirilmesini gerektirmektedir.

Diğer yandan yalnızca karteller bakımından uygulanmakta olan Aktif İşbirliği Yönetmeliği ise bilindiği üzere kartel üyesinin, bir kartel oluşumuna dahil olmaktan pişman olup, Kurul ile işbirliği yaparak kartelin ortaya çıkarılmasına yardımcı olması esasına dayanmaktadır ve soruşturmaya başladıktan sonra pişmanlığın devreye sokulması durumunda kartel üyesi için çeşitli indirimlerin uygulanması söz konusu olabilmektedir.[3]

Bu karar açısından her iki usulün birden uygulanabilmesinin dayanağını ise Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hâkim Durumun Kötüye Kullanılmasına Yönelik Soruşturmalarda Uygulanabilecek Uzlaşma Usulüne İlişkin Yönetmelik m.7’nin oluşturduğu Kurum tarafından kararın yayım aşamasında açıklanmıştır.[4] İlgili Yönetmelik maddesinde ve maddenin 3. fıkrasında “Uzlaşma süreci ile birlikte pişmanlık başvurusunun da bulunması halinde, Aktif İşbirliği Yönetmeliği kapsamında belirlenen indirim oranı ile uzlaşma için belirlenen indirim oranı toplanarak birlikte uygulanır.” mezkur dayanak açıkça görülmektedir.[5] Kaldı ki, bu Yönetmeliğin hukuki dayanağını teşkil eden RKHK m. 16 uyarınca da karteller haricindeki ihlaller bakımından da bağışıklık tanınması veya indirim yapılmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.[6] Nitekim 2017 yılındaki Banka-3 (Kurumsal Kredi) soruşturmasında, ihlal kartel olarak nitelendirilmediği halde pişmanlık başvurusunda bulunan teşebbüse bağışıklık tanınmıştır.[7]

Rekabet Kurumu’nun gerekçesiz nihai kararı yayımladığı açıklamada da ifade edildiği üzere Beypazarı İçecek- Kınık Maden Suları kararı, yukarıda kısaca izah edilmeye çalışıldığı gibi hem uzlaşma hem de aktif işbirliği usullerinin beraber uygulandığı ilk karar özelliğini taşıması bakımından önem arz etmektedir.


[1] https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/beypazari-kinik-nihai-karar.pdf

[2] Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da Yapılan 2020 Yılı Değişiklikleri: Nedenleri, Kapsamı ve Olası Etkileri, Editör: Kerem Cem SANLI, On İki Levha Yayıncılık, Ocak 2022, S. 295, 299 (AB ve Türk Rekabet Hukukunda Uzlaşma, Dr. Çiçek ERSOY- Gökşin KEKEVİ)

[3] Rekabet Hukuku Dersleri, Prof. Dr. İ. Yılmaz ASLAN, Ekin, 2021, S. 306

[4] https://www.rekabet.gov.tr/tr/Guncel/pismanlik-ve-uzlasma-kurumlarinin-berabe-fd72d3e60cdcec11a22000505685ee05

[5] https://www.lexpera.com.tr/mevzuat/yonetmelikler/rekabeti-sinirlayici-anlasma-uyumlu-eylem-ve-kararlar-ile-hakim-durumun-kotuye-kullanilmasina-1

[6] “…Kanuna aykırılığın ortaya çıkarılması amacıyla Kurumla aktif işbirliği yapan teşebbüs ya da teşebbüs birlikleri veya bunların yöneticileri ve çalışanlarına, işbirliğinin niteliği, etkinliği ve zamanlaması dikkate alınarak ve gerekçesi açık bir şekilde gösterilmek suretiyle üçüncü ve dördüncü fıkralarda belirtilen cezalar verilmeyebilir veya bu fıkralara göre verilecek cezalarda indirim yapılabilir. Bu maddeye göre verilecek idarî para cezalarının tespitinde dikkate alınan hususlar, işbirliği halinde para cezasından bağışıklık veya indirim şartları, işbirliğine ilişkin usul ve esaslar Kurulca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” https://www.lexpera.com.tr/mevzuat/kanunlar/rekabetin-korunmasi-hakkinda-kanun-4054

[7] Rekabet İhlallerine İlişkin Soruşturmalar ve Para Cezaları: Rekabet Kurulu’nun 20 Yılının Bilançosu , Harun Gündüz, On İki Levha Yayıncılık, Ekim 2018, S.103

a. Konu ve İddialar:

Başvuran, her iki firmanın da acentesi olduğunu belirtmiştir.

  • Sunexpress, dış hat uçuşlarında Condor’un sistemini kullanmaktadır.
  • Dolayısıyla, hem Sunexpress web sitesinden hem de acente satış sisteminden yapılan yurt dışı uçuş işlemleri Condor sisteminden gerçekleşmektedir.
  • Başvuran acente, Sunexpress Türkiye yetkililerine «özel sınıflar»dan bilet satmak istediğini ifade etmiştir.
  • Sunexpress’in yanıtı «Condor, özel sınıflı yerleri görmemiz için bize de şifre üretmiyor.» olmuştur.
  • Condor, Sunexpress’in rezervasyonlarını kontrol altında tutarken, kendi acentelerine sunduğu «bağlantı imkanlarını» Sunexpress acentelerine sunmamaktadır.
  • Sunexpress tarafından Türkiye’de ve Almanya’da faaliyet gösteren acenteler arasında ayrımcılık yapılmaktadır.
  • Almanya’daki acentelerin «tamamına» ve Türkiye’deki «bazı acentelere» Condor’a ait (…..) rezervasyon ve bilet satış sistemi üzerinden (…..) sınıfındaki indirimli biletlerin satışı için kodlar verilmektedir.
  • Netice itibariyle, aynı uçuşa ilişkin olarak iki farklı sistem üzerinden farklı fiyatlarda bilet satışının söz konusu olmaktadır.
  • Yani, indirimli biletler yalnızca belli acenteler tarafından satılabilmektedir.
  • İndirimli Sunexpress biletlerinin hangi acenteler tarafından satılabileceğine Condor karar vermektedir.
  • Sunexpress, «acente farklılaştırması» yapmakta, buna göre farklı acentelere farklı ekranların açılabilmekte ve farklı bilet fiyatlarının uygulanabilmektedir.

b. Raportör Görüşü:

  • İddiaları destekler yeterli kanıt olmadığından, soruşturma açılmasına gerek yoktur.

c. İnceleme ve Değerlendirme:

c. 1. İlgili Pazar

  • İlgili ürün pazarı: “Condor ve Sunexpress bilet satışlarına yönelik acentecilik hizmetleri pazarı”
  • İlgili coğrafi pazar: İncelemeye konu uygulamalar Türkiye merkezli olarak gerçekleştirildiğinden à Türkiye

c. 2. Yapılan Tespitler ve Değerlendirme

  • İncelemeye temel oluşturan konu;

-Sunexpress’e ait biletlerin,

-Condor’a ait internet sitesinde ve Condor havayolları temsilciliklerinde

Sunexpress firmasına ait rezervasyon sisteminden «daha düşük» fiyatlarla satılarak,

-Türkiye merkezli olarak faaliyet gösteren «bazı acenteler» aleyhine fark oluşturulduğu iddiasıdır.

  • Bu noktada 2 husus incelenmiştir:

1. Sunexpress, kendi uçuşlarına ait biletlerin satışına yönelik hizmet veren «aynı durumdaki acenteler» arasında herhangi bir «ayrımcı uygulama» gerçekleştirmiş midir?

2.Sunexpress’e ait biletlerin fiyatlama sürecinde Condor’un herhangi bir dahli söz konusu mudur?

c. 2.1. Acentelik Hizmetleri Bakımından:

  • Ayrımcılık iddiasına konu ihlalin RKHK bakımından değerlendirilebilmesi için;

-Uygulamayı gerçekleştiren teşebbüsün ilgili pazarda hakim durumda bulunması,

-Fiilin kötüye kullanma niteliğinde olması,

Zorunludur.

  • Yapılan yerinde incelemelerde edinilen bilgiler, mevcut durumun bir ayrımcı uygulamanın sonucu değil, «ticari hayatın gerekliliği» şeklinde tezahür ettiğini ortaya koymaktadır.
  • Belirli bir hacmi aşan satış potansiyeline sahip bazı acenteler, «belirli dönemlerde» «sabit bir fiyat üzerinden» «büyük çaplı alımlar» gerçekleştirmekte ve böylelikle bu alım tarihinden sonra gerçekleşen koltuk fiyatlarındaki değişimlerden etkilenmemektedir.
  • Böyle bir alımı gerçekleştirebilecek mali güce sahip olmayan acenteler ise ihtiyaç duydukları alımları anlık talepler sonucu gerçekleştirerek bu işlem üzerinden komisyon ücreti elde etmektedir.
  • Böyle bir süreçte, büyük miktarlı alımlara daha büyük indirim sağlanması ise ticari hayatın olağan akışına uygundur.

Bu nedenle, Sunexpress ilgili pazarda hakim durumda bulunsa dahi söz konusu uygulamanın 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında bir ihlal niteliği taşımadığı değerlendirilmektedir.

c. 2.2. CondorSunexpress İlişkisi Bakımından:

-Rekabet Kurumuna 2009 yılında «Sunexpress vekilleri» tarafından yapılan pişmanlık başvurusu üzerine,

-Almanya kalkışlı-Türkiye varışlı ve Türkiye kalkışlı-Almanya varışlı havayolu taşımacılığı hatlarında faaliyetleri çakışan Sunexpress ile Condor arasında (…..) akdedilmiş olan «dağıtım anlaşmaları vasıtasıyla»

– Almanya-Türkiye arasındaki uçuşlarda bilet fiyatlarının belirlenmesinde «işbirliği içerisinde hareket edildiği» yapılan soruşturma neticesinde tespit edilerek, 27.10.2011 tarih ve 1431-507 sayılı Kurul kararı ile;

Sunexpress’e «Kartellerin Ortaya Çıkarılması Amacıyla Aktif İşbirliği Yapılmasına Dair Yönetmelik» hükümleri uyarınca «tam bağışıklık sağlanmasına», Condor’a ise idari para cezası verilmesine hükmedilmiştir.

  • Burada işbu ön araştırma dosyasındaki başvurunun Aralık 2011 tarihine ait olduğu,
  • Sunexpress’in pişmanlık başvurusu (2009) ve buna ilişkin kararın (Ekim 2011) tarihinde verildiği görülmektedir:

  • Sunexpress’in Kuruma pişmanlık başvurusunda bulunduğu tarih olan 28.10.2009 tarihinden sonra, Sunexpress ile Condor arasında bir sözleşme imzalanarak yürürlüğe girmiştir.
  • Anılan sözleşme ile Sunexpress kendi uçuşlarına ilişkin olarak fiyatlamada tek yetkili olduğunu açıkça ortaya koymuş ve daha sonra taraflar arasında fiyatlandırmaya ilişkin herhangi bir iletişim olmamıştır.
  • Başvuruda ise Sunexpress uçuşlarına ilişkin ücretlendirme işlemlerinin hâlâ Condor tarafından gerçekleştirildiği ve bu durumun Sunexpress yetkilileri tarafından da açıkça ikrar edildiği iddia edilmektedir.
    • İddianın bu haliyle vaki olması halinde, pişmanlık başvurusunda Kuruma teşebbüsler tarafından yanlış bilgi verildiği ve ihlal tespiti yapılmış bir faaliyetin halen devam ettirildiği anlamı ortaya çıkacaktır.
    • Bu nedenle durumun açıklığa kavuşturulması önem arz etmektedir.
    • Konunun netleştirilmesi için yerinde incelemeler sırasında Sunexpress’ten edinilen «teknik bilgiler» ve Sunexpress ile Condor arasındaki «mevcut anlaşmalar» incelenmiştir.
    • Condor’un incelemeye konu faaliyetleri, «bir acente gibi», Sunexpress’ten aldığı büyük miktarlı koltukların satışını «kendi acenteleri vasıtasıyla» gerçekleştirmekten ibarettir.
    • Bu itibarla gerçekleştirilen satışlara ilişkin «baz fiyatın tespitinde» «Condor’un hiçbir müdahalesi» bulunmamaktadır.
    • Diğer bir deyişle bu konuda Condor’un, Sunexpress’in herhangi bir acentesinden farkı yoktur.
    • Bu nedenle; incelemeye konu faaliyetlerin, Kuruma yapılan mezkûr pişmanlık başvurusu kapsamında teşebbüsler tarafından yanlış bilgi verildiği ve ayrıca Kurul tarafından ihlal tespiti yapılmış bir faaliyetin sürdürüldüğü anlamına gelmeyeceği,
    • İddiaların ispatına yönelik yeterli delilin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

d. Sonuç:

Bilgi Suistimali Suçu

(İçerden Öğrenenlerin Ticareti)

Insider Trading Crime

Gülcan Tıraş[1]

Öz

Finansal piyasalarda işlem yapanların şirketler tarafından sunulan bilgiler doğrultusunda hareket etmekte olduğu kuşkusuzdur. Söz konusu bilginin yatırımcılara tam ve aynı anda açıklanıyor olduğu hususunda güven telkin eden bir piyasada işlem yapmanın dolaylı olarak ülke ekonomisine de katkıda bulunacağı açıktır. Dolayısıyla sermaye piyasalarının işlerliğini sürdürebilmesi için iki unsur özellikle önem arz etmektedir: Bilgi ve güven. Bilgiye ancak herkes tarafından eşit ve şeffaf şekilde ulaşılabilmesi halinde güvenin sağlanması mümkün olabilecektir. Bunu temin amacı ile sermaye piyasalarında gerek ilgili firmanın ihraç ettiği menkul kıymetlerin kıymeti ve tercih edilebilirliği gerekse piyasanın işleyişi bakımından dengeleri değiştirebilecek nitelik taşıyan kamuya açıklanmamış bilgiye dayanılarak işlem yapılması, bilgi suistimali suçu adı altında yaptırıma bağlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Sermaye Piyasası, Bilgi Suistimali Suçu, İçerden Öğrenenlerin Ticareti, Finansal Piyasalara Güven, İçsel Bilgi

Abstract

There is no doubt that those who trade in the financial markets act in line with the information provided by the companies. It is clear that trading in a market that inspires confidence that the said information is disclosed to investors fully and simultaneously will indirectly contribute to the economy of the country. Therefore, two elements are particularly important for the functioning of capital markets: Knowledge and trust. Trust will be possible only if information is accessible equally and transparently by everyone. In order to ensure this, making transactions based on non-public information that can change the balance in terms of the value and preferability of the securities issued by the relevant company and the functioning of the market in the capital markets is sanctioned under the name of information misuse crime.

Keywords: Capital Markets, Information Misuse Crime, Insider Trading, Trust in Financial Markets, Inside Information

  1. Giriş

İçeriden öğrenenlerin ticareti konusunda ilk tartışmalar ABD ve İngiltere’de ortaya çıkmış olup, ilk düzenlemeler 1930’lu yıllarda yapılmıştır. Ülkemizde ise ilk düzenleme 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda 3794 Sayılı Kanun ile 1992 yılında yapılan değişiklikle “Cezai Sorumluluk” başlığı altında düzenlenerek, cezai sorumluluğu gerektiren davranış biçimi “içeriden öğrenenlerin ticareti” kavramı ile ifade edilmiştir.

Mülga SPK’da “Cezai sorumluluk” başlığı altında tek maddede ve karmaşık şekilde düzenlenen sermaye piyasasına özgü suçlar, yeni kanunda farklı başlıklar altında ele alınarak, yasa daha sistematik hale getirilmiş ve suçların nitelendirilmesi bakımından doktrinden ayrışarak daha özgün ifadeler kullanılmıştır.[2] İncelememizin konusunu oluşturan “bilgi suistimali suçu” (m.106), eski kanunda öğretinin tanımıyla “içeriden öğrenenlerin ticareti suçu”    (eSPK m. 47/ A- 1) olarak adlandırılmaktaydı.

Yeni düzenleme ile bahsi geçen suç, AB düzenlemeleri doğrultusunda yeniden tanımlanarak; suçun faili olabilecekler sayılmış, içsel bilgi tanımı yapılmış ve içsel bilgileri kullanmak suretiyle menfaat temini cezai yaptırıma tabii tutulmuştur.[3]

Çalışmamızda yürürlükteki 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında Türk Sermaye Piyasasında bilgi suistimali suçunu ceza hukuku bakımdan genel hatlarıyla incelemek amaçlanmaktadır.

  1. Bilgi Suistimali Kavramı

Bilgi suistimali, diğer adı ile içeriden öğrenenlerin ticareti konusuna ilişkin en eski düzenleme ABD’de 1934 yılında yürürlüğe giren Securities Exchanhge Act’te (Menkul Kıymetler Borsası Kanunu) yer almaktadır. Uzun yıllar Anglosakson hukukunda doktrin ve mahkeme kararlarında kullanılmasına rağmen, “insider trading” kavramı hem ABD’de hem de İngiltere’de mevzuatına ancak 1980’li yıllarda terim olarak girmiştir. Kavram, şirket hakkında henüz kamuya açıklanmamış esaslı bilgiye sahip “içeriden öğrenenin”, “içeriden öğrenilen bilgiye” dayalı olarak şirket paylarını alması veya satması şeklinde tanımlanmaktadır.[4]

Türk hukukundaki tanımı ise ilk kez 2499 sayılı mülga SPK’nın Kanunla değişik 47A-1 maddesinde yapılmıştır. Buna göre fırsat eşitliğini bozacak şekilde mameleki yarar sağlamak veya bir zararı bertaraf etmek için, kendisine veya bir başkasına menfaat sağlamak maksadı ile sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek nitelik taşıyan ve henüz kamuya açıklanmamış bilgileri kullanarak sermaye piyasasında işlem yapmak içerden öğrenenlerin ticareti olarak tanımlanmıştır. Burada bilginin, bilgi sahibi olabilecek durumdakilerle temas nedeniyle doğrudan veya dolaylı şekilde elde edilebileceği hususuna da yer verilmiştir.[5]

6362 Sayılı SPKm. 106’da ise sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek nitelikteki ve henüz kamuya duyurulmamış bilgilere atıf yapılarak içerden öğrenilen bilginin tanımına yer verilmiştir. Ayrıca içerden öğrenenlerin ticaretinin sermaye piyasası araçları için alım satım emri verilerek ya da verilen emir değiştirilerek ya da iptal edilerek gerçekleştirilebileceği hüküm altına alınmıştır. [6]

  1. Bilgi Suistimali Suçu

Bilgi suiistimali suçu, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu m.106’da aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

Doğrudan ya da dolaylı olarak sermaye piyasası araçları ya da ihraççılar hakkında, ilgili sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek nitelikteki ve henüz kamuya duyurulmamış bilgilere dayalı olarak ilgili sermaye piyasası araçları için alım ya da satım emri veren veya verdiği emri değiştiren veya iptal eden ve bu suretle kendisine veya bir başkasına menfaat temin eden;

  • İhraççıların veya bunların bağlı veya hâkim ortaklıklarının yöneticileri,
  • İhraççıların veya bunların bağlı veya hâkim ortaklıklarında pay sahibi olmaları nedeniyle bu bilgilere sahip olan kişiler,
  • İş, meslek ve görevlerinin icrası nedeniyle bu bilgilere sahip olan kişiler,
  • Bu bilgileri suç işlemek suretiyle elde eden kişiler,
  • Sahip oldukları bilginin bu fıkrada belirtilen nitelikte bulunduğunu bilen veya ispat edilmesi hâlinde bilmesi gereken kişiler,

Üç yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılırlar. Ancak, bu suçtan dolayı adli para cezasına hükmedilmesi hâlinde verilecek ceza elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.”[7]

Sermaye Piyasası Kanunu’nun 106’ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca; doğrudan ya da dolaylı olarak sermaye piyasası araçları ya da ihraççılar hakkında, ilgili sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek nitelikteki ve henüz kamuya duyurulmamış bilgilere dayalı olarak ilgili sermaye piyasası araçları için alım ya da satım emri vermek veya verdiği emri değiştirmek veya iptal etmek ve bu suretle kendisine veya bir başkasına menfaat temin etmek bilgi suistimalidir.[8]

3.1. Korunan Hukuki Değer

İçerden öğrenenin, fiyatları etkileyebilecek şekilde önemli bir bilgiyi sözgelimi ilgili şirketteki yöneticinin, bilgiye kamuya açıklanmadan evvel vakıf olması sebebi ile ilgili sermaye piyasası aracına ilişkin vermiş olduğu mevcut emirlerde değişiklik yaparak, diğerlerinden bir adım önde gitmek suretiyle kendisi veya bir başkası adına menfaat temin edecektir. Bu durumda piyasadaki fırsat eşitliği içerden öğrenenin yarattığı “bilgi asimetrisi” nedeniyle bozulacaktır. Söz konusu eylemler frontrunning” olarak da adlandırılmaktadır.[9]

Bilgi suistimali suçu ile korunması amaçlanan hukuksal değer; yatırımcıların bilgiye aynı zamanda ve eşit şekilde erişiminin temini ile güvenilir bir sermaye piyasasının oluşturulmasıdır. Bahsi geçen eylemlerin sermaye piyasalarının adil ve şeffaf işleyişini bozduğu; piyasaya duyulan güveni zedelediği; piyasanın gelişimini sekteye uğratarak, işlerliğini bozduğu açıktır. Güven duyulmayan piyasaya yatırımcı da mesafeli duracağından yeterli fon akışı da sağlanamayacaktır.

Kanun koyucular, sermaye piyasalarında yatırımcılar arasındaki haksız rekabeti önlemek ve yatırımcıların sermaye piyasalarına güvenlerini temin etmek için, sermaye piyasalarında içeriden öğrenilen bilgiye dayanılarak işlem yapılmasını suç olarak düzenlemişlerdir.[10]

Kısaca amaç, güvenilir bir sermaye piyasası oluşturmak ve yatırımcıların bilgiye aynı zamanda ve eşit şekilde ulaşmasını sağlamaktır.

  1. 2. Suçun Unsurları

     3. 2. 1. Maddi Unsur

  1. 2. 1. 1. Suçun Konusu

SPK m. 106 hükmünde “…doğrudan ya da dolaylı olarak sermaye piyasası araçları ya da ihraççılar hakkında, ilgili sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek nitelikteki ve henüz kamuya duyurulmamış bilgiler” denilmektedir.

Suçun konusu içeriden öğrenilen bilgidir. Bu bilginin;

  • Sermaye piyasası araçları veya bunların ihraççısıyla ilgili olması,
  • İçsel bilgi olması,
  • Sermaye piyasası aracının fiyatına, değerine veya yatırımcının kararını etkileyebilecek nitelikte olması,
  • Kamuya açıklanmamış olması gerekmektedir.

     3.2.1.1.1. Sermaye Piyasası Araçları ve İhraççısıyla İlgili Bilgi

Burada ilgili kavramları kanuni tanımları ile kısaca açıklamak, konunun anlaşılması bakımından yerinde olacaktır.

3.2.1.1.1.1 Sermaye Piyasası Araçları

Sermaye piyasası araçları ifadesinden ne anlaşılması gerektiği, SPK m. 3-ş’de ifade edilmiştir. Buna göre menkul kıymetler ve türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri dahil olmak üzere, Sermaye Piyasası Kurulunca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer araçlar, sermaye piyasası araçlarını oluştururlar. Menkul kıymetlere örnek olarak; pay senetleri, kuponlar, borçlanma ve değiştirme hakkı veren senetler verilebilir.

SPK m.13/1’e göre, «Sermaye piyasası araçlarının senede bağlanmaksızın, elektronik ortamda kayden ihracı esastır.»

3.2.1.1.1.2. İhraç, Halka Arz ve İhraççı

SPK m. 3/ ğ, «İhraç: Sermaye piyasası araçlarının ihraççılar tarafından çıkarılıp, halka arz edilerek veya halka arz edilmeksizin satışını,» ; SPK m.3/ h, « İhraççı: Sermaye piyasası araçlarını ihraç eden, ihraç etmek üzere Kurula başvuruda bulunan veya sermaye piyasası araçları halka arz edilen tüzel kişileri ve bu Kanuna tabi yatırım fonlarını,» ifade eder.

İhraç, ihraççı ile yatırımcı arasındaki bir satım işlemidir. Satımın konusunu finansal araçlar oluşturur. İhraç birinci el piyasalarını ilgilendirir. Birinci elde çıkarılan menkul kıymetlerin ikinci elde de tedavül edebilmesi, birinci el piyasasını tetikler ve ihracı kolaylaştırır. Halka arz ise, menkul kıymetlerin satın alınması için halka yapılan yazılı ya da sözlü çağrıdır.Bu iki kavram zaman zaman birbirinin yerine kullanılsa da sermaye piyasası araçlarının halka arz edilmeksizin de satışı mümkündür, bu ya tahsisli satış ya da nitelikli yatırımcıya satış şeklinde gerçekleşir.[11]

İhraç ve halka arz ile şirketler, tasarruf sahipleri şirkette pay sahibi olması suretiyle yapmayı planladıkları yatırımlar için kredilerden daha ucuza kaynak temini sağladıkları gibi kredibiliteleri de artmaktadır. Bu sayede hem tasarruflar değerlendirilmekte hem de ekonomik kalkınma ve gelişmenin de yolu açılmaktadır.

Finansal enstrümanların alım satımında alıcının beklentisi ise gelir elde etmek ve nihayetinde güvenilir bir yatırım yapmaktır. Alıcı beklediği getiriyi, ortaklık hakkı sağlayan finansal araçlarda ihraççının dağıtacağı kar payı ve/veya paydaki değer artışından; alacaklılık hakkı sağlayan araçlarda ise ihraççının vade sonunda vereceği faizden kazanır. Örneğin, tahvil ortaklık hakkı vermez; fakat sahibine dönemsel olarak faiz gelirini, vade sonrasında tahvil bedelini talep hakkını verir. Yatırımcı, ihraççı ile ilgili araştırma ve incelemeyi ancak ihraççının kendisi ile ilgili kamuya açıkladığı bilgiler aracılığıyla yapabilir. Bu bilgilerin gerçeği yansıtması, yanlış, yanıltıcı ya da eksik olmaması son derece önemlidir ve sermaye piyasalarının işleyişi güven esasına dayanır. [12]

      3.2.1.1.2. İçsel Bilgi

SPK Özel Durumlar Rehberine göre;

  • Somut bir olaya ilişkin,
  • Makul bir yatırımcının yatırım kararı alırken önemli kabul edebileceği,
  • Kamuya açıklanmamış durumlarla ilgili,
  • Bu bilgiyi kullanan kişiye diğerlerine nazaran bir avantaj sağlayabilecek olan,
  • Kamuya açıklandığı zaman sermaye piyasası aracının değerinde, fiyatında veya yatırımcının yatırım kararında etkili olabilecek bilgi, olay ve gelişmeler içsel bilgidir.

İçsel bilgi alelade bir bilgi olmamalıdır. SPK m. 15 ve ÖDT m.27 kapsamında düzenlenen Özel Durumlar Rehberi (ÖDR) içerden öğrenilen bilginin niteliklerinin «belirli» olması gerektiğini ifade eder.[13] Avrupa Parlamentosu’nun (AP) yayınladığı, İçerden Öğrenenlerin Ticareti ve Piyasa Dolandırıcılığı Hakkında Direktif de edinilen bilginin içerden öğrenilen bilgi olması için «kesin» olması gerektiğini hüküm altına alır. Spekülatif bilginin içerden öğrenilen bilgi olarak kabul edilmesi halinde, içerden öğrenilen her türlü bilgi bu kapsama girebilecektir. Bu yüzden öğretide de kesin bilgilerin içerden öğrenilen bilgi olarak kabul edilmesi gerektiği savunulmaktadır. Bilginin kesin olabilmesi için, güvenilir kaynaklardan elde edilmiş ve somut bir içeriğe dayanıyor olması gerekir.[14]

Kaldı ki, SPK m. 107/2’ye göre; yalan, yanlış ve yanıltıcı içerikte bilgi vermek, söylenti çıkarmak, haber vermek, yorum yapmak ya da rapor yazmak suretiyle piyasayı manipüle etmeyi (olduğundan farklı göstermeyi) amaçlamak ve bu yolla menfaat temin etmek, «bilgiye dayalı piyasa dolandırıcılığı» suçunu oluşturmaktadır.[15]

     3.2.1.1.3. Sermaye Piyasası Aracının Fiyatını, Değerini veya Yatırımcının Kararını Etkileyebilecek Nitelikte Bilgi

Buna ilişkin açıklama için Özel Durumlar Rehberi’ne müracaat etmek yerinde olacaktır[16]. Rehberde bilginin bu özellikte olup olmadığının, her somut olaya göre ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Edinilen bilgi makul bir yatırımcının karar vermesinde önem arz edecek nitelikte olmalıdır. İlgili firmanın piyasa değerliliğini artıracak önemli bir buluşu açıklayacak olması; hisse alım satımını etkileme kabiliyetine sahip kilit noktadaki icra kurulu üyesinin istifasının gündeme gelmiş olması gibi durumlar örnek olarak verilebilecektir.

 3.2.1.1.4. Kamuya Açıklanmamış Bilgi

İçerden öğrenilen bilginin ne zaman kamuya açıklanmış sayılacağı konusunda iki görüş vardır[17]:

  1. Bilginin yatırımcılar veya piyasa katılımcılarını bilgilendirmek amacıyla kamuya duyurulmak üzere yetkili makama verildiği anda kamuya açıklanmış bilgi haline geldiğini kabul eder.
  2. Bilginin kamuya açıklanmış bilgi olması için yetkili makamlara iletilmesinin yeterli olmadığını, bilginin kamunun kullanımına da sunulmuş olması gerektiğini öne sürer.

Yetkili makama bilgi verildikten sonra, kamuya açıklanana kadar olan sürede bu bilgiden yararlanılabileceği açıktır. Bu sebeple ilk görüşe katılmak kanaatimizce mümkün değildir.

Kamuya yapılacak açıklamalar, Özel Durumlar Tebliği m. 24 uyarınca bilgiye hızlı erişimi sağlayacak ve yatırımcılar arasında eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil etmeyecek şekilde, yatırımcıların karar vermelerine yardımcı olacak ölçüde, zamanında, doğru, tam, dolaysız, anlaşılabilir ve yeterli bir şekilde yapılır. Kamuya açıklama yapılırken Özel Durumlar Tebliği m. 24/1 uyarınca, mümkünse miktar veya tutara dayalı açıklama yapılmalı; yanlış, yanıltıcı, eksik, abartılı veya temelsiz bilgiler kamuya sunulmamalıdır. Henüz kesinleşmemiş bir olay veya koşul nedeniyle hala belirsiz olan özel durumlar, bu belirsizlik belirtilmek suretiyle kamuya açıklanır. Bu açıklamada belirsizliklerin çözüme kavuşması için öngörülen tarih ve gereken koşullara da yer verilir. Öngörülen tarihte belirsizliklerin çözüme kavuşup kavuşmadığı hakkında kamuya açıklama yapılır. Sürekli bilgilerin açıklanması ise, Özel Durumlar Tebliğinin ekindeki formlar kullanılarak ve hangi maddeye göre açıklama yapıldığı açıkça belirtilerek yapılır.Özel Durumlar Tebliği m. 16 uyarınca sürekli bilgi niteliğindeki ortaklığa ilişkin genel bilgiler, KAP’taki (Kamuyu Aydınlatma Platformu) Ortaklık Genel Bilgi Formu ile açıklanır ve buna ilişkin yapılan açıklamalarda meydana gelen değişikliklerin iki iş günü içerisinde yapılması gerekmektedir. Ortaklığın genel kurul toplantılarına ilişkin bilgilerin de Özel Durumlar Tebliği m. 18 uyarınca KAP’ta açıklanması gerekmektedir[18].

  1. 2. 1. 2. Fail

SPK m. 106 hükmüne göre;

  • İhraççıların veya bunların bağlı veya hâkim ortaklıklarının yöneticileri,
  • İhraççıların veya bunların bağlı veya hâkim ortaklıklarında pay sahibi olmaları nedeniyle bu bilgilere sahip olan kişiler,
  • İş, meslek ve görevlerinin icrası nedeniyle bu bilgilere sahip olan kişiler,
  • Bu bilgileri suç işlemek suretiyle elde eden kişiler,
  • Sahip oldukları bilginin bu fıkrada belirtilen nitelikte bulunduğunu bilen veya ispat edilmesi hâlinde bilmesi gereken kişiler, fail olabilmektedir.

Bilgi suistimali suçu özgü bir suç değildir ve  faili «herkes» olabilecektir.

  1. 2. 1. 3. Mağdur

Ceza ile korunan hukuki değerin sahibidir. İçeriden öğrenenin gerçekleştirdiği işlemden haberdar olmadan pay alım satımı yapan gerçek kişiler suçun mağduru iken, aynı durumdaki tüzel kişiler ise suçtan zarar gören olabilecektir[19]. Geniş anlamda ise işlenen ekonomik suçla toplum düzeni ihlal edildiğinden, suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir[20].

  1. 2. 1. 4. Hareket, Netice ve Nedensellik Bağı

İlgili sermaye piyasası araçları için alım- satım emri verme, verilen emri değiştirme, verilen emri iptal etme hareketlerinden birini veya birkaçını yapmak suretiyle kendine veya bir başkasına menfaat temin ederek bu suç işlenebilmektedir[21]. Dolayısıyla bilgi suistimali suçu, yalnızca maddede sayılan fiillerden herhangi birinin ifası sureti ile gerçekleştirilebileceğinden hem bağlı hareketli hem de seçimlik hareketli bir suçtur.

Somut olayda fail, yukarıda incelediğimiz özelliklere sahip bilgiye dayalı olarak ger­çekleştirdiği menkul kıymet alışverişi ile maddi bir yarar sağlamalı, yani hareket ile maddi yarar şeklindeki netice arasında nedensellik bağı da olma­lıdır; aksi takdirde suç tamamlanamayacaktır[23].

İçeriden öğrenenin, kamuya açıklanmamış bir bilginin açıklandığını zannederek işlem yapması durumunda, suçun maddi unsurlarında hataya ilişkin TCK’nın 30/1. maddesi hükmü; bilginin kamuya açıklanması gereken bir bilgi olduğu konusunda değerlendirme hatası yaparak işlem yapması durumunda ise TCK 30/4 gereği haksızlık yanılgısı söz konusu olacaktır[24].

  1. 2. 2. Manevi Unsur

SPK m. 106’da «…ilgili sermaye piyasası araçları için alım ya da satım emri veren veya verdiği emri değiştiren veya iptal eden ve bu suretle kendisine veya bir başkasına menfaat temin eden…» menfaat temini bir amaç olarak ele alınmadığından dolayı, bu suçun işlenmesi için genel kastın varlığı yeterlidir.

Mülga SPK ilgili maddesinde failin “…kendisine veya üçüncü kişilere menfaat sağlamak amacıyla…” hareket etmesi arandığından içerden öğrenenlerin ticareti suçu ancak özel kastla işlenebilmekte idi. Özel kast yeni TCK’da yer almamaktadır; fakat Yargıtay kararlarında halen değinilmektedir. Failin belirli bir amaçla hareket etmesi gerektiğinin kanun tarafından arandığı hallerde özel kastın söz konusu olacağı eski kanun döneminde ifade edilmekteydi[25].

TCK m 22/1 hükmünde; “Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.” denilmektedir. Bilgi suistimali suçunun taksirli hali düzenlenmemiştir.

  1. 2. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

SPK m. 108’de içerden öğrenenlerin ticaretine özgü hukuka uygunluk nedenleri belirtilmiştir. Buna göre şu haller bilgi suistimali veya piyasa dolandırıcılığı sayılmayacaktır:

“1. TCMB ya da yetkilendirilmiş başka bir resmî kurum veya bunlar adına hareket eden kişiler tarafından para, döviz kuru, kamu borç yönetim politikalarının uygulanması veya finansal istikrarın sağlanması amacıyla işlem yapılması,

2.Kurul düzenlemelerine göre uygulanan geri alım programları, çalışanlara pay edindirme          programları ya da ihraççı veya bağlı ortaklığının çalışanlarına yönelik diğer pay tahsis edilmesi,

3.Kurulun bu Kanun kapsamındaki fiyat istikrarını sağlayıcı işlemlere ve piyasa yapıcılığına ilişkin düzenlemelerine uygun olarak icra edilmeleri kaydıyla, münhasıran bu araçların piyasa fiyatının önceden belirlenmiş bir süre için desteklenmesi amacıyla sermaye piyasası araçlarının alım veya satımının yapılması yahut emir verilmesi veya emir iptal edilmesi.”

  1. 3. Suçun Özel Görünüş Şekilleri

     3. 3. 1. Teşebbüs

Suça teşebbüs TCK m. 35’te; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bilgi suistimali suçu, neticeli bir suç olması bakımından teşebbüse elverişlidir.

Yargıtay, failin belirli bir suçu işleme kastını kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyan hareketlerin icra hareketleri olduğu açıklamıştır.

Bu suç bakımından örnek vermek gerekirse; “Şirket çalışanı içerden öğrenilen bilgiden hareketle, KAP’ ta açıklanmadan hemen önce BİST’te (Borsa İstanbul) ilgili hisselerde işlem yapmak için emir vermişse de emir teknik aksaklık sebebi ile işlem istediği zamanda değil de açıklamanın yapıldığı andan sonra gerçekleşmişse, suç teşebbüs aşamasında kalmıştır” demek kanaatimizce mümkündür.

  1. 3. 2. İştirak

Bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kimse tarafından bir işbirliği içinde işlenmesi halinde iştirak söz konusu olabilecektir[26]. Bilgi suistimali suçunda da iştirak mümkündür.

  1. 3. 3. İçtima

Suçların içtimaına ilişkin genel hükümler burada da uygulama alanı bulmaktadır.

     3. 4. Yaptırım

     3. 4. 1. Cezai Yaptırım

Bilgi suistimali suçunun cezası SPK m. 106’ya göre üç yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Madde metnindeki “veya” ibaresi, iki yaptırımın birbirine alternatif teşkil ettiğini göstermektedir.

SPK m. 106’ya göre adli para cezası için üst sınır bulunmazken, verilecek cezanın elde edilen menfaatin iki katından az olmayacağı belirtildiğinden, kanun koyucu tarafından alt sınır tayininin söz konusu olduğu anlaşılmaktadır.

Mülga SPK’da hapis cezasının alt sınırı iki yıl olmakla birlikte; yeni düzenlemede alt sınırın üç yıl olması sebebi ile bilgi suistimali suçunun, CMK m. 231/5 ‘te düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamından çıkartıldığı anlaşılmaktadır[27].

Bu suç bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi söz konusu değildir.

  1. 4. 2. Güvenlik Tedbirleri

SPK m. 114’teki düzenleme ile m. 106 ve 107’de tanımlanan suçlar bakımından, bu suçların bir tüzel kişinin menfaatine işlenmesi halinde ilgili tüzel kişi hakkında tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri uygulanacağı belirtilmiştir.

TCK m. 60’a göre, tüzel kişilere uygulanabilecek güvenlik tedbirleri; iznin iptali ve müsaderedir[28].

  1. 5. Soruşturma ve Kovuşturma

Bilgi suistimali suçuna ilişkin soruşturma SPK m.115 kapsamında Sermaye Piyasası Kurulu’nun Cumhuriyet başsavcılığın yapacağı yazılı başvuruya bağlanmıştır.

SPK’ya bu suça ilişkin bilgi veya şüpheli durumların bildirimini yatırım kuruluşları sağlar. Kanuni dayanağı SPK m.102 ve bu kapsamdaki usul ve esasları belirleyen Tebliğ’dir. Yatırım kuruluşlarını SPK görevlendirir. Tebliğ m. 6/2’ye göre yatırım kuruluşları, bu tarz durumları en geç beş iş günü içerisinde bildirmelidir.

SPK m. 115’e göre bu suçun soruşturulma usulü belirtilmiş olup, başvuru üzerine kamu davası açılması durumunda iddianamenin bir sureti Kurul’a gönderilir ve Kurul bu suretle katılan sıfatını kazanır.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi halinde Kurul bu karara karşı itiraz edebilecektir.

SPK m. 116’ya göre; “Bu Kanunda tanımlanan veya atıfta bulunulan suçlardan dolayı yargılama yapmaya Hâkimler ve Savcılar Kurulunun ihtisas mahkemesi olarak görevlendireceği asliye ceza mahkemeleri yetkilidir.”

  1. 6. Zamanaşımı

TCK m. 66’ya göre, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl geçmekle kamu davasının düşeceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre bilgi suistimali suçu için öngörülen zamanaşımı süresi sekiz yıldır.

  1. Sonuç

Mülga SPK’nın sistematiği düşünüldüğünde, eski kanunun aksine yeni kanunda farklı suç tiplerinin ayrı maddeler halinde düzenlendiği, dolayısıyla yeni kanun metninin bu hükümler bakımından daha anlaşılır ve açık olduğu görülmektedir. Sermaye piyasalarının işleyişine ve güvenilirliğine etki edebilecek nitelikteki bu zarar suçu bakımından, adli para cezasının elde edilen menfaat miktarına doğrudan bağlanmış olması ekonomik suçun niteliğiyle örtüşür bir yaptırım olarak göze çarpan hususlardan biridir. Diğer yandan mülga düzenlemedeki yaptırım alt sınırının yeni düzenleme ile artırıldığı görülmektedir. İlgili hükümle düzenlenen bilgi suistimali suçu, devamındaki maddelerde yer alan suçlarla da beraber Sermaye Piyasalarının işleyişi bakımından önem arz etmektedir.        

KAYNAKÇA

  1. ARSLAN Abdullah, Sermaye Piyasası Hukukunda İçerden Öğrenenlerin Ticareti (Bilgi Suistimali), On iki Levha Yayıncılık, İstanbul 2021.
  2. Bilgi Suistimali veya Piyasa Dolandırıcılığı Suçları Hakkında Bildirim Yükümlülüğü Tebliği (V-102.1) https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=19316&MevzuatTur=9&MevzuatTertip=5 (E.T.10.12.2021)
  3. EVİK Ali Hakan, “Bilgi Suiistimali Suçu”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2019/2.
  4. GÜREL Pınar, “Büyük Miktarlı Emir Bilgisine Dayanarak İşlem (Frontrunning) Yapanların Sorumluluğu”, SPKr Yeterlilik Etüdü, Ankara 2003.
  5. HAKERİ Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 2017.
  6. MEMİŞ Tekin- TURAN Gökçen, Sermaye Piyasası Hukuku, Seçkin Kitabevi, Ankara 2020
  7. MERAL Nevin, “Sermaye Piyasasında Kamuyu Aydınlatma Belgelerinden Doğan Hukuki Sorumluluk”, Doktora Tezi, Ocak 2020, s. 226-227.
  8. Özel Durumlar Rehberi, (Dayanak: 6362 S. Sermaye Piyasası Kanunu m.15 ile II-15.1 Sayılı Özel Durumlar Tebliği m. 27)  https://www.spk.gov.tr/Sayfa/Dosya/1103 (E.T. 30.12.2021)
  9. Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638), SIRA SAYISI: 337, 18.06.2012 https://www5.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss337.pdf , (E.t. 06.12.21)
  10. ŞENOL Cem, “İçeriden Öğrenilen Bilgi ve İçeriden Öğrenen Kavramlarının Ceza Hukuku Açısından İncelenmesi”, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2(2) 2012, 126–145.

[1] Avukat

[2] Bkz. MEMİŞ Tekin – TURAN Gökçen, Sermaye Piyasası Hukuku, Ankara 2020, s. 212.

[3] Bkz. Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/638), SIRA SAYISI: 337, 18.06.2012    https://www5.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss337.pdf ,s.35, (Erişim Tarihi, 06.12.21)

“MADDE 105- Bilindiği üzere, sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf bir şekilde çalışması ile yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması açısından içeriden öğrenenlerin ticareti kritik önemi haizdir. Sermaye piyasası araçlarının fiyatının ve değerinin oluşmasında özellikle; söz konusu sermaye piyasası aracı ve ilgili ihraççıyla ilişkin olarak ortaya çıkan bilgiler büyük önem taşımaktadır. Bu bilgilerin şeffaf ve adil bir şekilde tüm yatırımcılara sunulması ilkesi göz önüne alınmıştır. Maddede düzenlenen suç esasen 2499 sayılı Kanunun 47/A-1 maddesinde düzenlenen suç olup, uluslararası düzenlemeler ve bu Kanundaki cezai yaptırımların geneline hakim olan ekonomik suça ekonomik ceza yaklaşımı ve piyasamız gerçekleri de dikkate alınarak yeniden düzenlenmiştir. Yapılan düzenleme ile; içsel bilgilere kamuya duyurulmadan önce sahip bulunan kişilerin, bilgiye diğer yatırımcılardan daha önce sahip olma ve bulundukları konumun verdiği avantaj ile haksız menfaat elde etmeleri önlenmesi ve caydırıcılığın temini amaçlanarak, “bilgi suistimali fiili” cezai müeyyideye bağlanmıştır. Madde ile Avrupa Birliği düzenlemelerinden hareketle içsel bilgi tanımı yapılmış ve İçsel bilgileri kullanmak suretiyle menfaat temin edenler sayma suretiyle belirtilmiştir. Kanunda yapılan yeni düzenleme ile, içsel bilgileri üçüncü bir kişiye açıklayan yahut üçüncü bir kişinin bu bilgilere erişimini sağlayanlar ile içsel bir bilgiye dayanarak üçüncü bir şahsa bu bilginin ilişkili olduğu sermaye piyasası aracını elde etmesi veya elden çıkarması için tavsiye yahut telkinde bulunan kişilerin söz konusu fiilleri de içerden öğrenenlerin ticareti fiili olarak hüküm altına alınmıştır. Yeni düzenleme ile içsel bilgilerin kamuya açıklanmadan önce gerekli şekilde korunması ve bu bilgiler çerçevesinde üçüncü kişiler lehine haksız menfaat sağlanmasının önlenmesi ve caydırıcılık esas alınmıştır.”

[4]   Bkz. ARSLAN Abdullah, Sermaye Piyasası Hukukunda İçerden Öğrenenlerin Ticareti (Bilgi Suistimali), İstanbul 2021, s.10.

[5] Diğer kanunlara göre daha ağır bir cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde;

  1. Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek, henüz kamuya açıklanmamış bilgileri kendisine veya üçüncü kişilere menfaat sağlamak amacıyla kullanarak sermaye piyasasında işlem yapanlar arasındaki fırsat eşitliğini bozacak şekilde mameleki yarar sağlamak veya bir zararı bertaraf etmek, içerden öğrenenlerin ticaretidir. Bu fiili işleyen 11 inci madde kapsamındaki ihraççılarla, sermaye piyasası kurumlarının veya bunlara bağlı veya bunlara hâkim işletmelerin yönetim kurulu başkan ve üyeleri, yöneticileri, denetçileri, diğer personeli ve bunların dışında meslekleri veya görevlerini ifa etmeleri sırasında bilgi sahibi olabilecek durumda olanlarla, bunlarla temasları nedeniyle doğrudan veya dolaylı olarak bilgi sahibi olabilecek durumdaki kişiler,

… her bir alt bent kapsamına giren fiillerden dolayı iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

[6]  Bkz. ARSLAN A., s.82.

[7] Yukarıda ifade ettiğimiz SPK m.106 madde metninden suçun cezai yaptırımın hapis veya adli para cezası olarak alternatifli olduğu ve adli para cezası asgari miktarının hesaplanırken, menfaat tutarının baz alındığı anlaşılmaktadır. Mülga kanunda incelemeye konu suçun alt sınırının 2 yıl olduğu, yeni düzenlemeyle alt sınırın 3 yıla çıkarılarak, mezkûr suçun CMK m. 231/5’te düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kapsamından çıkarıldığı görülmektedir.

Mülga kanunda yalnızca “Sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilme” kriteri yer alırken, yeni düzenlemede madde metninin ilgili kısmına ek olarak “, …sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını…, yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek nitelikteki bilgi” denilerek suç tanımında yer alan bilgi unsuruna yeni kriterlerin eklendiği görülmektedir (Yazarın notu).

[8] Bkz. Özel Durumlar Rehberi, https://www.spk.gov.tr/Sayfa/Dosya/1103 (E.T. 30.12.2021), S. 3.

[9] Bkz. GÜREL Pınar, “Büyük Miktarlı Emir Bilgisine Dayanarak İşlem (Frontrunning) Yapanların Sorumluluğu”, SPKr Yeterlilik Etüdü, Ankara 2003.

[10]ŞENOL Cem, “İçeriden Öğrenilen Bilgi ve İçeriden Öğrenen Kavramlarının Ceza Hukuku Açısından İncelenmesi”, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2012.

[11]  Bkz. MEMİŞ- TURAN, s. 53-54.

[12]  Bkz. MEMİŞ- TURAN, s.45.

[13] Bkz. Özel Durumlar Rehberi, https://www.spk.gov.tr/Sayfa/Dosya/1103 (E.T. 30.12.2021), S. 4.

“2.1. Bilginin Niteliklerinin Belirli Olması: İçsel bilgi,sermaye piyasası araçlarının değerinde ya da fiyatında meydana gelebilecek gelişmeler hakkında yeterli esasları içeren hususlardan oluşmalıdır. Bu kapsamda; a) Bilginin mevcut olan veya rasyonel bir değerlendirmeyle ortaya çıkması muhtemel olan bir takım koşulların ve olayların göstergesi olması, b) Bilginin, söz konusu koşulların veya olayların ilgili sermaye piyasası aracının değeri, fiyatı veya yatırımcıların yatırım kararları üzerindeki etkisini değerlendirmeye yetecek kadar belirli olması, gereklidir.”

[14]  Bkz. ARSLAN A., s. 91.

[15]Piyasa dolandırıcılığı MADDE 107 – (2) (Değişik fıkra: 27/3/2015 tarihli ve 6637 sayılı Kanunun 11 inci maddesi ile) Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle menfaat sağlayanlar (Değişik ibare: 20/2/2020 tarihli ve 7222 sayılı Kanunun 37 inci maddesi ile) üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar.”

[16] Bkz. Özel Durumlar Rehberi, https://www.spk.gov.tr/Sayfa/Dosya/1103 (E.T. 30.12.2021), S. 5.

“Değer veya fiyattaki gelişmelerle ilgili somut durumlara dayanan ve doğrulanmış her durum içerdiği etkiye göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Bilginin sermaye piyasası aracının değeri, fiyatı veya yatırım kararları üzerinde etkiye sahip olup olmayacağı aşağıdaki gibi değerlendirilebilir:

  1. a) Bu bilginin tek başına sermaye piyasası aracının değeri, fiyatı veya yatırım kararları üzerinde etkili olup olmadığı gözden geçirilir. Bunun için rasyonel bir yatırımcının karar verme anında bilgiyi ne şekilde değerlendireceği dikkate alınır. Ele geçirme anlaşmaları, önemli buluşlar, kâr dağıtımı, borca batıklık tehlikesi, sermayenin artırılması veya azaltılması gibi durumlar buna örnek olabilir. Buna karşılık örneğin, personel sayısındaki değişiklikler açıklanacaksa, değişikliğe konu personelin genel müdür, icra kurulu üyesi, mali işler müdürü gibi önemli noktalarda olması, personel sayısındaki azalmanın bir faaliyet konusu veya üretim biriminin durdurulması veya üretimde yaşanan bir azalmadan ileri gelmesi gibi koşulların varlığı dikkate alınabilir.
  2. b) Somut olayın mevcut veya muhtemel sonuçlarının sermaye piyasası aracının değeri, fiyatı veya yatırım kararları üzerinde etkisinin olup olmayacağı değerlendirilmelidir. Örneğin dönem kârında geçen yılın aynı dönemine göre %50 oranında artış ya da azalış olması söz konusu bilgiyi oluştursun. Bu bilginin sermaye piyasası aracının değeri, fiyatı veya yatırım kararlarını etkilemesi, bu bilginin ya da tahminin finansal tabloların kamuya açıklanmasından önce piyasaya yayılma olasılığına dayanır. Ancak ihraççının, finansal tabloların kamuya açıklanmasından önce, kâr beklentileri hakkında özel durum açıklaması yapmış olması, bu bilginin piyasa tarafından artık önemli bir bilgi olarak kabul edilmemesine sebep olabilir.

[17] ŞENOL, s. 130.

[18] MERAL Nevin, “Sermaye Piyasasında Kamuyu Aydınlatma Belgelerinden Doğan Hukuki Sorumluluk”, Doktora Tezi, Ocak 2020, s. 226-227.

[19] HAKERİ Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet, 2017, s. 147.

[20] EVİK Ali Hakan, “Bilgi Suiistimali Suçu”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2019/2, s.184.

[21] Bilgi Suistimali veya Piyasa Dolandırıcılığı Suçları Hakkında Bildirim Yükümlülüğü Tebliği (V-102.1) Ek 2’de şüpheli işlem kalıpları sayılmıştır;

“-Bir müşterinin hesap açar açmaz veya uzun bir süredir işlemi olmadığı halde belirli bir payda net alım yönünde işlemler gerçekleştirmesi, bu işlemlerin hızlı bir şekilde tamamlanması için aceleci davranması, bu işlemler sonrasında söz konusu payla ilgili önemli bir gelişmenin yaşanması ve fiyatın yükselmesinin ardından müşterinin söz konusu payları satarak kısa bir süre içerisinde normal olmayan bir kazanç elde etmesi.

-İçsel bilgiye erişimi olabilecek bir kişinin, genel işlem karakterine uyumlu olmayan surette, halka açık bir şirketi ilgilendiren önemli bir gelişmenin öncesinde ve/veya sonrasında halka açık şirket paylarında alım veya satım ağırlıklı işlem gerçekleştirerek menfaat elde etmesi.

-Telefonla veya doğrudan müşteri temsilcisine sözlü olarak emirlerin iletimi sırasında veya işlemler gerçekleştikten sonraki süreçte yatırımcının söz, ifade, davranış, tutum ve emirlerinin zamanlamasından hareketle halka açık bir şirketi ilgilendiren içsel bilgiye veya sürekli bilgiye diğer yatırımcılardan önce sahip olduğu yönünde izlenim edinilmesi” gösterilmektedir.

Şüpheli işlem kalıpları müşteri ve işlem bazında değerlendirmeye tabi tutulur; bildirimde bulunmak için somut olayın bu kalıplara tam olarak oturması gerekmez; sayılanlar örnek mahiyetindedir. Bunlara ek olarak müşterinin genel profili, geçmiş yatırım karakteri ve tecrübesi gibi hususlar da ilgili Tebliğ’in 11. maddesine göre göz önünde bulundurulacaktır.

[23] EVİK, s.192.

[24] ŞENOL, s. 132.

[25] HAKERİ, s. 242.

[26] HAKERİ, s. 545.

[27] “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl(2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.”

 

[28]Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri

Madde 60- (1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir. (2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır. (3) Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir. (4) Bu madde hükümleri kanunun ayrıca belirttiği hallerde uygulanır.”

 

 

 

 

SPK, bilgi suistimali suçu, insider tarding suçu, insider trading cezası, spk suçları, içeriden öğrenenlerin ticareti, sermaye piyasası suçları, ceza hukuku, sermaye piyasası hukuku, sermaye piyasası avukatı, içerden öğrenenlerin ticareti suçu, içerden öğrenenlerin ticareti cezası, sermaye piyasası kurulu, bilgi suistimali nedir, insider trading ne demek,

Sertifikalar

  1. Ticari Sözleşmeler ve Tahkim Sertifika Programı- İstanbul Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (2021)
  2. Tahkimde Taraf Vekilliği Eğitimi- Türkiye Barolar Birliği / ISTAC (2021)
  3. Türk Ceza Mevzuatı ve Uygulamaları Kapsamında “Çocuk Adalet Sistemi”- Ankara Barosu (2021)
  4. İş Hukuku İleri Eğitim Programı- TÜRAVAK (2019)
  5. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Eğitimi- Çankaya Üniversitesi (2019)
  6. Sağlık Hukuku İleri Eğitim Programı- TÜRAVAK (2017)
  7. Sözleşmeler Hukuku- İstanbul Institute (2014)
  8. 24. Ticaret Hukuku Sertifika Programı- Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü (2009)